- Ademoğlu artık “öğrenmeden öğrenmekte”; bilmediği şeyler hakkında kolayca ve zorlanmadan, yaş kuru her şeye hızlı erişim sağlamaktadır.
- Meraklı bir varlık olarak insan, ünsiyet kurduğu meseleler hakkında “okumadan” ve “öğrenmeden” okur ve öğrenir hale gelmiştir.
- Nisyan (unutkanlık) içinde olan insan, artık sindirmeden, içselleştirmeden, hücrelerinde yakmadan; sadece uzaklaşarak ve eleştirerek bilgiyle yüzleşmektedir. Adeta “çiğ atmaktadır.”
- Derin irfandan yoksunlaşan insan, artık kendisine her cevabı verdiğini iddia eden bir yardımcıya, bir karine dostuna, yani öz kişisel bir yapay zekaya sahiptir.
- Yapay zeka sayesinde insan, her şeyden anlık, ani ve yüzeysel olarak haberdar bir varlığa dönüşmüştür.
- Artık insan, bilgisi olmadığı konular hakkında dahi doktora düzeyinde tezler yazabilecek, hatta ödüllü kitaplar kaleme alabilecek seviyededir.
- Âlimi, hâkimi ve ârifi olmadığı şeyler hakkında bile en üst düzeyde bilgiye ulaşabilmektedir.
- Değişebilen, derinleşebilen ve farklılaşan çok boyutlu bilgilerin “yapay” sahibidir artık Ademoğlu.
- Bizler, ehlinden, uzmanından, hocasından veya doğrudan eserlerinden istifade edebilen, okuyabilen, okuduğunu yaşayabilen, öğrendiklerini anlatabilen ve etkilerini gözlemleyebilen son nesiliz.
- Böylece biz, kapağı açılmadan, önemli satırları çizilmeden, sayfaları pörsümeden, özel yerleri katlanmayan kitapların, yani mechûr (terk edilmiş) kitapların sahipleriyiz. Biz, son Kitap Ehliyiz.
- Aslında Ademoğlu, artık önüne kendi kitabının konulacağı, kendisine “Oku kitabını!” denileceği bir güne doğru hızla ilerlemektedir. Bu kitapta yaş ve kuru her şeyin yazdığı, hakikatin ortaya çıktığı, dillerin değil organların konuştuğu, pişmanlığın yüzüne vurduğu, hesabın anlık, eleştirel, tam ve toptan görüleceği bir gün…
İşte insan, Hak, Din ve Hesap kelimelerinin anlamının buluştuğu o zamanın ve mekânın içine sığdırıldığı o Gerçek Gün’e doğru gitmektedir.